Blog
KİTAP ÖNERİLERİ – 2
- Eylül 29, 2024
- Yayınlayan: admin
- Kategori: Adverisement Hobbies izmirykskursları LGS Duyurular LGS Rehberlik Technology Uncategorized YKS Duyurular YKS Rehberlik
Nutuk, Atatürk’ün 19 Mayıs’ta Samsun’a çıkışıyla başlar ve Millî Mücadele ile Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş aşamalarını anlatır. Yaklaşık 9 yıllık bir süreci anlatan eser; Kuvâ-yi Milliye Dönemi (1918-1920), Büyük Millet Meclisi Dönemi (1920-1923) ve Cumhuriyet Dönemi (1923-1927) olmak üzere üç aşamaya ayrılabilir.
Atatürk ilk olarak Samsun’a çıktığı sıradaki genel durum ve görünüşün ne şekilde olduğunu anlatır. Ülkenin yaşadığı sıkıntıları dile getirdikten sonra Anadolu’daki örgütlenmeler ve düşünülen kurtuluş çarelerinden bahseder. Daha sonra millî varlığa düşman olan kuruluş ve cemiyetlerden bahseder. Anadolu’nun durumunu anlattıktan sonra ordunun da durumundan ve hangi bölgelerde hangi birliklerin bulunduğundan bahsederek müfettiş olarak yetkilerinden ve emri altındaki birliklerden bahseder. Daha sonra ise kurtuluş için kendi düşüncesini anlatır ve “ya istiklal ya ölüm” kararını açıklar.
Hedefin gerçekleşebilmesi için uygulamanın safhalara ayrılarak kısım kısım ilerlemek gerektiğini de belirtir. Samsun’a çıktıktan sonra hızlı bir şekilde çeşitli subaylarla iletişime geçişini anlatır. Daha sonra sıra sıra Amasya Genelgesi‘nden, İstanbul’a geri çağrılışından Sivas ve Erzurum kongrelerinden uzunca bahseder. Erzurum Kongresi sırasında Amerikan mandası ve diğer fikirler hakkında da bilgi verir. Daha sonra Sivas’tan Ankara’ya geçişini ve Ankara’da meclisin açılmasını anlatır.
Atatürk eserin ikinci aşamasında meclis kurulduktan sonra meclis başkanı seçilmesini ve hükûmetin kurulması aşamalarından bahseder. Bu sırada gerçekleşen iç isyanlar ve Hıyanet-i Vataniye ile İstiklal Mahkemeleri‘nin kuruluşunu anlatır. Kurtuluş Savaşı sırasındaki cephelerden ve askerî durumdan bahseder. Batı, Güney ve Doğu cephelerinin durumunu anlatırken Trakya’daki durumdan da bahseder. Yapılan ilk genel Yunan saldırısını ve bunun ardından meclisteki tartışmaları anlatır. Daha sonra Çerkez Ethem‘in ihanetini anlatır. Eserin devamında Kurtuluş Savaşı sırasında yaşanan muharebe ve savaşları anlatır. Bu arada ilk anayasadan da bahseder. Sakarya Savaşından sonra Başkomutanlığa seçilmesini ve meşhur “hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır” doktrinini açıklar. Büyük Taarruz‘u ve orduların Akdeniz’e ulaşmasındanı anlatır. Ateşkesin ardından gerçekleşen Lozan görüşmelerini uzunca açıklar.
Eserin üçüncü aşamasında Atatürk Ankara’nın başkent oluşunu, Cumhuriyet’in ilanını, halifeliğin ilgasını ve yapılan çeşitli devrimleri anlattıktan sonra eserini Gençliğe Hitabe ile bitirmektedir.
Semerkant – Amin Maalouf
Semerkant (Özgün adı: La Samarcande), Lübnan asıllı Fransız yazar Amin Maalouf‘un yazdığı tarih ve dram türündeki bir romandır. Yapıt, İranlı şair ve gök bilimci Ömer Hayyam‘ın Rubaiyat adlı elyazması eserinin 1072 yılında Semerkant‘ta başlayan ve 1912’de Titanik‘te biten hikâyesini ele almaktadır. Yazar, kitabında tüm olanları Benjamin adlı karakterin kendi anlatısıyla aktarmış ve tarihe damgasını vuran üç önemli kişiyi (Ömer Hayyam, Nizamülmülk ve Hasan Sabbah) ve 20. yüzyıl başlarında İran’da gerçekleşen modernleşme çabalarını bu romanın esas teması olarak oluşturmuştur. Ömer Hayyam’ın Cihan adlı kadın şairle yaşadığı aşk ve Benjamin ile Şirin adlı kadın arasında geçen duygusal yakınlaşmalar, yine yazar Maalouf‘un usta kalemiyle tüm olaylar arasında eritilerek sunulmuştur.
Çalıkuşu – Reşat Nuri Güntekin
Romanda, İstanbul köklü bir ailenin kızı olan çocuk ruhlu Feride’nin çok sevdiği nişanlısı tarafından ihanete uğramasıyla kendini öğretmenlik mesleğine adaması ve hayatını kazanabilmek için Anadolu’da şehir şehir dolaşması anlatılır. Melodram ögeleri ile yüklü bir aşk öyküsünün yanı sıra bürokrasi eleştirisi, kadınların Osmanlı toplumunda var olma mücadelesi, öğretmenlik mesleğinin icrası gibi pek çok konuyu ele alır.
Sol Ayağım – Christy Brown
Doğuştan beyin felçli olan Christy Brown, konuşmasını ve hareketlerini kontrol edemiyordu. Ama zekâsı ve cesareti onun okuma ve yazmayı, resim yapmayı ve daktilo kullanmayı öğrenebilmesini, hatta bu kitabı yazabilmesini sağladı.
Christy Brown, kendi yaşam öyküsünü kaleme aldığı bu kitabında bütün bunları öğrenebilmek için sol ayağını kullanarak nasıl büyük bir mücadele verdiğini ve hayata nasıl tutunduğunu anlatıyor.
Budala – Dostoyevski
Dostoyevski bu eserinde, sara hastası bir genç adamın merkezine yerleştirdiği bir dünyada dürüst ve açık bir insan olarak yaşamanın zorluklarına değinmekte ve toplumun ne kadar da iki yüzlü bir sistem üzerine dayanarak ayakta durduğunu gözler önüne sermektedir. Böyle bir dünyada dürüst olmak “budala” olmaktır.
Roman bir Dostoyevski klasiği olarak son derece akıcı ve derindir. Gerilmeler ve boşalmalarla yüklü psikolojik ögelerin ağırlıklı olduğu bir eserdir. Dostoyevski burada ideal insan tipini çizmek istemiştir.
Hayvan Çiftliği – George Orwell
İngiliz yazar George Orwell, ülkemizde daha çok Bin Dokuz Yüz Seksen Dört adlı kitabıyla tanınır. Hayvan Çiftliği, onun çağdaş klasikler arasına girmiş bir diğer çok ünlü eseridir. 1940’lardaki “reel sosyalizm”in eleştirisi olan bu roman, dünya edebiyatında yergi türünün başyapıtlarından biri olarak kabul edilir.
Hayvan Çiftliği’nin başkişileri hayvanlardır. Bir çiftlikte yaşayan hayvanlar, kendilerini sömüren insanlara başkaldırıp çiftliğin yönetimini ele geçirir. Amaçları daha eşitlikçi bir topluluk oluşturmaktır. Aralarında en akıllı olan domuzlar, kısa sürede önder bir takım oluşturur; ama devrimi de yine onlar yolundan saptırır. Ne yazık ki insanlardan daha baskıcı, daha acımasız bir diktatörlük kurulmuştur artık. George Orwell, bu romanında tarihsel bir gerçeği eleştirmektedir. Romandaki önder domuzun, düpedüz Stalin’i simgelediği açıktır. Diğer kahramanlar gerçek kişileri çağrıştırmasalar da, bir diktatörlük ortamında olabilecek kişilerdir.
Vadideki Zambak – Honoré de Balzac
Roman, aile hayatında çeşitli zorluklar yaşayan bir genç olan Félix’in hayatında meydana gelen değişimleri ve mutsuz bir evlilik hayatı yaşayan Henriette’in aralarındaki ilişkiye odaklanırken, 19. yüzyıl Fransası‘nda devrim sonrası toplumsal hayat hakkında da ipuçları içermektedir.
Kitap, Millî Eğitim Bakanlığı‘nın 100 Temel Eser‘i arasındadır.
Simyacı – Paulo Coelho
Kitap, İspanya’dan kalkıp Mısır Piramitleri‘nin eteklerinde hazinesini aramaya gelen Endülüslü çoban Santiago’nun masalsı yaşamının felsefi öyküsüdür.
Simyacı, İspanya‘dan kalkıp Mısır Piramitleri‘nin eteklerinde hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiago’nun masalsı yaşamının felsefi öyküsüdür. Simyacı’nın dünya çapında bu kadar satmasının sebebi belki de kılavuzculuk ve nasihat verme niteliğinin ön planda olmasıdır. Simyacı’yı okumak, herkes uykudayken uyanıp şafak vakti güneşin doğuşunu beklemeye benzemektedir.
Çizgili Pijamalı Çocuk – John Boyne
II.Dünya Savaşısırasında bir Alman askerinin 8 yaşındaki çocuğu ile toplama kampı Auschwitz‘deki bir Yahudi çocuğun arkadaşlığını ele alan bir kitaptır.
Nazi Almanyası Bruno’nun babasını görevli olarak Polonya’ya gönderir. Bruno, kasabadaki toplama kampının tel örgülerinin öbür yanındaki bir çocukla arkadaş olur. Ancak iki çocuk arasında gelişen bu dostluk, özellikle oğlunun bu kampla ilgili gerçeği öğreneceğinden kuşkulanan Alman annenin (Vera Farmiga) endişelerini artıracaktır. Bruno ve ailesinin yeni evleri bir buçuk milyon Yahudi’nin Nazilerce öldürüldüğü Auschwitz toplama ve yok etme kampı‘nın bitişiğindedir.
Kardeşimin Hikâyesi – Zülfü Livaneli
Emekli olduktan sonra Karadeniz‘in bir sahil kasabasına taşınan Ahmet Arslan, sakin ve sessiz bir hayat sürmektedir. Ahmet, kendisinin de tanıdığı Arzu’nun öldürülmesi ile bir gazeteci kızla tanışır. Ona hayatını ve kardeşinin hayat hikâyesini anlatmaya başlar. Ahmet’in Mehmet adında bir ikiz kardeşi vardır. Kardeşiyle birlikte Rusya‘daki yaşamını sürerken, kardeşi Olga isimli bir kıza aşık olur. Aynı dili konuşamadıkları için Ludmilla adlı iş arkadaşlarını çevirmen olarak tutarlar. Ludmilla çevirmenlik yaparken Olga’ya aşık olur. Daha sonra Ludmilla, Mehmet’i ihbar eder. Bunun üzerine Mehmet isim benzerliğinden hapishaneye atılır. Uzun bir süre sonra, tesadüfen hücresine bir adamın gelmesiyle kurtulur.
Kitabın son kısmındaki yazılar dikkatle okunduğunda, kitabın ana karakteri olan Ahmet Arslan’da şizofreni belirtileri görülmektedir.