Blog
EN İYİ DOST KİMDİR?
- Ocak 8, 2023
- Yayınlayan: admin
- Kategori: LGS Duyurular LGS Rehberlik YKS Duyurular YKS Rehberlik
Neden Kitap Okumalıyız?
Bu başlık altına ne yazılar, ne makaleler yazılır değil mi? Peki bunca insan niçin bu kadar kitap yazıyor? Ya da bunca insan niye kitap okumayı bu kadar seviyor? Hiç konulara bu açıdan bakıp, kendine bunları sordun mu?
Google, 2017 yılında yaptığı araştırmaya göre dünyada bulunan kitap sayısını 146 milyon olarak hesaplamış. Bunu internet ortamına yüklenen tüm doküman arşivlerinden bulmuş. Fakat, incelemeler sonucu hatalı sayılan ve bazı devlet dokümanları da bu sayıdan çıkartılarak gerçek sayıyı 129.864.880 olarak hesaplamış.
Peki kim okuyor bu kitapları? Niçin bu kadar çok kitap yazıyorlar?
- Yeni bilgiler öğrenmek ve öğretebilmek için.
- Kişisel gelişim için.
- Genel kültür sahibi olmak veya sahip olduğunuz genel kültürü genişletmek için.
Yazı, söylenen sözcüklerin kayda geçirilmesi yöntemi ve bu esnada kullanılan semboller bütünü. Çoğu uzmana göre insanlık tarihinin en önemli buluşu olan yazının, ilk olarak M.Ö. 3500 yıllarında Sümer rahipleri tarafından kullanıldığı bilinmektedir. Yumuşak kil üzerine sivriltilmiş uçlu kamış parçaları ile şekiller çizilerek gerçekleştirilmiştir.
Kâğıt ise M.Ö. 105 yılında Çin’de imparatorun danışmanı olarak görev yapan T’sai Lun adında bir saray mensubu tarafından icat edildi. Bu sayede parşömenler kullanarak bilgileri biriktirmeye, kitaplaştırmaya başladılar.
Neden bunu anlatıyoruz? Çünkü bu kadar eski bir buluş olan yazı, yazmak fiiliyle bütünleşti ve bildiklerini kayıt etme gereksinimi ve gelecek nesillere aktarma düşüncesiyle günümüze kadar geldi. Edebiyat, tarih, sanat ve benzeri bir çok dala bölünerek, her kitleye hitap etti bu -kitaplaştırılmış- notlar. Toplumun gereksinimleri ve kişilerin karakteristik farklılıkları üzerine kurulan bu yapı sayesinde doğdu, çeşitlendi ve bir çığ haline geldi kitaplar.
Eğer henüz hiç kitap okumamış; öğretmeninizin, ailenizin baskısı üzerine 3-5 kitap karıştırmış bir kişiyseniz, emin olun sizin de içinizde merak uyandıracak, okuma isteğini açığa çıkartacak bir kitap vardır.
Gabriel García Márquez
Kırmızı Pazartesi
Biz de size bir kitap önerelim. Daha önce okuyanlarınız olmuştur belki Gabriel García Márquez’in Kırmızı Pazartesi romanını.
Gabriel García Márquez’in 1981’de yayımlanan romanı Kırmızı Pazartesi romanı, “Santiago Nasar, öldürüleceği gün, piskoposun geldiği vapuru beklemek için sabah saat beş buçukta kalkmıştı” cümlesiyle başlar. Daha ilk sayfada okur, bir cinayetin işleneceğini böylece öğrenir. Katillerin kimliği ve cinayetin nedeni de bellidir.
Kırmızı Pazartesi, yazarın çocukluğunun geçirdiği kasabada yaşanmış bir cinayet olayını anlatır. Fakat sıradan bir cinayet romanı olarak tanımlanamaz. Onu farklı kılan usta yazarın olağanüstü kurgusu ve anlatımıdır. Röportaj tekniğini kullanarak zamanda yatay ve dikey hareket eder, olayı birden çok kişinin gözüyle anlatır. Olay örgüsünün fiziki zamanı bu bir buçuk saate sığmasına rağmen psikolojik zaman yoğun ve uzundur.
Kırmızı Pazartesi, en basit tanımlaması ile bir cinayet romanıdır. Biraz daha dikkatli okur için, bir töre cinayetini anlatır. Ama derinlemesine bakıldığında toplumsal ahlâk kurallarını, insan vicdanını, adaleti, ötekileştirmeyi ve dinsel ikiyüzlülüğü hallaç pamuğu gibi savurur. Bir toplumun susarak ve edilgenliğiyle suç ortağı olmasına ayna tutar.
Belki bu kitapla birlikte sizde okuma alışkanlığı kazanırsınız…