Blog
İçe Dönüklüğü Yalnızlıkla Karıştırmak
- Ağustos 25, 2025
- Yayınlayan: admin
- Kategori: Adverisement Hobbies izmirykskursları LGS Duyurular LGS Rehberlik Technology Uncategorized YKS Duyurular YKS Rehberlik

Okul ortamında sessiz kalan öğrenciler genellikle yanlış anlaşılır. Sessizliği bir sorun, bir yetersizlik ya da yalnızlık belirtisi olarak değerlendirmek oldukça yaygındır. Oysa her sessizlik yalnızlıktan ya da dışlanmışlıktan kaynaklanmaz. Bu öğrencilerin birçoğu içe dönük bir mizaca sahiptir ve bu onların kişiliklerinin doğal bir parçasıdır. İçe dönük bireyler genellikle derin düşünmeyi, gözlem yapmayı ve daha az ama daha anlamlı sosyal ilişkiler kurmayı tercih ederler. Kalabalıklar içinde parlamamak ya da sınıf içinde sürekli söz almamak, onların öğrenmedikleri ya da ilgisiz oldukları anlamına gelmez. Aksine, içe dönük öğrenciler genellikle dikkatli dinleyicilerdir, kendi iç dünyalarında zengin bir düşünsel hayatları vardır ve düşüncelerini paylaşmak için güvenli ve destekleyici bir ortama ihtiyaç duyarlar.
Eğitimciler ve veliler olarak sessiz öğrencilerin davranışlarını anlamaya çalışmak büyük önem taşır. Bu öğrencilerin sosyal becerilerinin zayıf olduğunu varsaymak, onları sürekli konuşturmaya zorlamak ya da daha dışa dönük olmaları yönünde baskı yapmak, onların kendilerini daha da içlerine kapatmalarına neden olabilir. Her öğrencinin farklı bir iletişim tarzı ve öğrenme biçimi olduğu unutulmamalıdır. İçe dönüklük, tıpkı dışa dönüklük gibi sağlıklı bir kişilik özelliğidir ve tek başına bir sorun teşkil etmez. Önemli olan, öğrencinin isteği dışında yalnız kalıp kalmadığı ya da sosyal bağ kurmakta güçlük çekip çekmediğidir. Gerçek yalnızlık, bireyin istemeden sosyal çevreden uzak kalması, dışlanması veya kendini tamamen izole hissetmesidir.
İçe dönük öğrencilerle etkili iletişim kurmanın yolu, onları zorlamadan, yargılamadan ve oldukları gibi kabul ederek yaklaşmaktan geçer. Sessizliklerine saygı duymak, onları anlamaya çalışmak ve gerektiğinde bire bir destek sunmak, bu öğrencilerin kendilerini güvende hissetmelerine katkı sağlar. Grup çalışmaları, sunumlar ve sınıf içi etkileşimlerde her öğrenciye aynı biçimde yaklaşmak yerine, farklı katılım biçimlerine izin vermek ve çeşitlendirilmiş yöntemler kullanmak, içe dönük öğrencilerin de aktif öğrenme sürecine dahil olmasına yardımcı olur.
Sonuç olarak, sessiz bir öğrenci gördüğümüzde, onun mutlaka yalnız, mutsuz ya da iletişim kurmakta zorlanan biri olduğunu düşünmemeliyiz. Sessizlik bazen bir tercihtir. Bu tercih, saygıyı hak eder. Eğitim ortamları, her öğrencinin kendini rahat ve güvende hissedebileceği biçimde yapılandırıldığında, içe dönük öğrenciler de potansiyellerini rahatlıkla ortaya koyabilir. Sessizliği bir eksiklik değil, farklı bir iletişim tarzı olarak görmek, hem öğrencinin özgüvenini artırır hem de kapsayıcı bir öğrenme ortamının temelini oluşturur.