Blog
Neden Bildiğimi Soruya Yansıtamıyorum?
- Aralık 10, 2025
- Yayınlayan: admin
- Kategori: Adverisement Hobbies izmirykskursları LGS Duyurular LGS Rehberlik Technology Uncategorized YKS Duyurular YKS Rehberlik
Birçok öğrenci, ders çalışırken konuyu tamamen anladığını hisseder; hatta o an her şey mantıklı gelir, bağlantılar netleşir ve başarmaya dair motivasyon yükselir. Fakat test kitabı açıldığında, sınav moduna geçildiğinde veya bir deneme çözülmeye başlandığında aynı öğrenci sanki hiç çalışmamış gibi bir boşluk yaşar. Bu durum sanıldığı gibi zeka eksikliği ya da çalışmamakla ilgili değildir. Tam tersine, psikolojik bariyerlerin devreye girmesiyle ortaya çıkan çok doğal bir süreçtir.
Öncelikle şunu kabul etmek gerekir: Soru çözmek, konuyu anlamaktan tamamen farklı bir beceridir. Konuyu öğrenmek daha çok “bilgiyi almak” iken, soru çözmek “bilgiyi işleyeceğim, uygulayacağım ve doğru kararı kısa sürede vereceğim” demektir. Bu geçiş sırasında öğrenciyi zorlayan en büyük engel aktarım kaygısıdır. Öğrenci aslında bildiğini bilir fakat “ya yanlış yaparsam” düşüncesi beynin karar verme hızını düşürür. Böyle olduğunda öğrenci bildiği bilgiyi kullanamaz, uygulamaya dökemez ve kendine haksızlık ederek “Ben yapamıyorum.” sonucuna varır.
Diğer önemli engel ise hata yapma korkusudur. Yanlış yapmaktan korkan öğrenci sorulara gereğinden fazla temkinli yaklaşır ve bu temkin, onu yavaşlatır. Soru aslında ulaşılabilir bir zorluktadır ancak öğrenci zihninde yanlış yapma ihtimali büyüdükçe, soruya olan hakimiyet küçülür. Bu durum sadece performansı değil, özgüveni de zedeler.
Bir başka psikolojik neden de fazla öz değerlendirme, yani soru çözerken bile kendini yargılama halidir. Öğrenci soruyla ilgilenmek yerine iç sesiyle uğraşır: “Yine yapamıyorum.”, “Bu konu bende açık.”, “Arkadaşlarım benden iyi gidiyor.” Bu düşünceler, dikkati sorudan uzaklaştırır ve çözüm sürecini sabote eder. Soru çözmek zihinsel bir süreç olduğu için dikkat dağılınca performans da doğal olarak düşer.
Tüm bunlara ek olarak, bazı öğrenciler konuyu anladıklarını düşünseler bile aslında bilgiyi uygulama düzeyine getirecek kadar işlememiş olabilirler. Bu bir eksiklik değil; sadece öğrenme sürecinin doğal bir aşamasıdır. Bilgi, tekrar ve uygulamayla güçlenir. Uygulama olmadan bilgi zihinde “pasif” kalır ve soru karşısında aktif hale gelemez.
Süre baskısı da başka bir engeldir. Deneme çözerken öğrencinin beyninde zamanla yarışma hissi oluşur. Bu baskı, düşünme hızını bozabilir ve anlık bir kilitlenmeye sebep olabilir. Aslında sorun bilgi eksikliği değildir; beynin stres altında performans düşürmesidir.
Tüm bu psikolojik engeller, doğru yöntemlerle aşılabilir. Konu çalışırken hemen ardından soru çözmek, önce kolay sorularla başlamak, yanlışları hemen o gün çalışmak, zaman baskısını ilk etapta kaldırmak ve kısa, kontrollü soru setleriyle kendini ısıtmak bu süreci önemli ölçüde kolaylaştırır. Unutulmaması gereken en önemli şey şudur: Soruyu çözememek zekanın değil, psikolojik hazırlığın bir sonucudur. Doğru tekniklerle, düzenli pratikle ve kendine karşı daha anlayışlı davranarak bu engelleri aşmak mümkündür.