Blog
Zor Gelen Dersi Sevmek Mümkün mü?
- Kasım 9, 2025
- Yayınlayan: admin
- Kategori: Adverisement Hobbies izmirykskursları LGS Duyurular LGS Rehberlik Technology Uncategorized YKS Duyurular YKS Rehberlik
Her öğrencinin bir şekilde uzak durduğu ya da çalışmakta zorlandığı bir dersi vardır. Kimi için Matematik, kimi için Tarih ya da Fizik olabilir. Aslında çoğu zaman mesele dersin içeriğinde değil, o derse karşı zamanla oluşan olumsuz duygulardadır. “Ben bu dersi anlamıyorum.”, “Ne kadar çalışsam olmuyor.” gibi düşünceler tekrarladıkça motivasyon da düşer, dersle aradaki bağ giderek kopar. Oysa doğru yaklaşım ve küçük adımlarla bu durumu tersine çevirmek mümkündür.
Öncelikle, neden zor geldiğini fark etmek gerekir. Gerçekten anlamakta mı zorlanıyorsun yoksa geçmişte yaşadığın bir başarısızlık mı seni bu dersten soğuttu? Bu sorunun cevabını bulmak, başlangıç için en önemli adımdır. Çünkü duygusal olarak olumsuz hissettiğimiz bir derse karşı öğrenme isteğimiz doğal olarak azalır. Önce bu duyguyu tanımak, sonra onu yönetmek gerekir.
Zor gelen derslerde motivasyonu artırmanın en etkili yollarından biri küçük hedefler koymaktır. Örneğin “Bugün sadece bir konu dinleyeceğim.” ya da “Bu testte 5 sorudan 2’sini doğru yapacağım.” gibi ulaşılabilir hedefler belirlemek, başarı hissini artırır. Beyin, her küçük kazanımı bir ilerleme olarak algılar ve bu da o derse karşı olumlu bir tutum geliştirmeni sağlar. Küçük başarılar zamanla büyük bir ilerlemenin temelini oluşturur.
Bir diğer önemli nokta, zor gelen dersleri günün en verimli saatlerine koymaktır. Herkesin zihinsel olarak daha açık hissettiği belli zamanlar vardır. Kimisi sabah erken saatlerde daha verimliyken kimisi akşam sessizliğinde daha iyi odaklanabilir. Zor dersleri bu yüksek enerji saatlerinde çalışmak, konuların daha kolay kavranmasını sağlar.
Ayrıca öğrenme stiline uygun yöntemler kullanmak da çok işe yarar. Bazı öğrenciler görsel olarak öğrenmeye yatkındır; renkli notlar, tablolar veya diyagramlar onlara daha etkili gelir. Bazıları ise dinleyerek öğrenir, bu durumda konuyu kendi sesiyle anlatıp kaydetmek ve tekrar dinlemek etkili olabilir. Uygulamalı öğrenmeyi sevenler için ise bol örnek çözmek en iyi yöntemdir. Dersi “kendine uygun” bir şekilde çalışmak, onu sevdirmeye giden yolda büyük fark yaratır.
Bir başka dikkat edilmesi gereken şey de iç konuşma biçimidir. “Ben yapamıyorum.” gibi ifadeler, farkında olmadan inançlarımızı sınırlar. Bunun yerine “Henüz tam öğrenmedim ama ilerliyorum.” gibi daha yapıcı bir dil kullanmak gerekir. Beyin, söylenen her kelimeyi bir komut gibi algılar. Bu yüzden kendine söylediğin her cümle, öğrenme sürecinin bir parçasıdır.
Son olarak, küçük ödüllerle motivasyonu desteklemek önemlidir. Bir konuyu tamamladıktan sonra kısa bir yürüyüş, sevdiğin bir şarkıyı dinlemek veya küçük bir mola vermek beynin ödül sistemini harekete geçirir. Bu, çalışma isteğini canlı tutar. Ancak ödüllerin gerçekçi ve sürdürülebilir olmasına dikkat edilmelidir.
Sonuç olarak, aslında “zor ders” diye bir şey yoktur; sadece o derse karşı gelişmiş bir direnç ve olumsuz algı vardır. Bu algıyı değiştirmek, kendine inanmakla ve küçük ama sürekli adımlarla mümkündür. Her gün biraz daha ilerledikçe, eskiden zor gelen konular bile daha anlaşılır hale gelir. Bir süre sonra fark edersin ki, o ders senden nefret ettiğin bir alan değil; sabır ve emekle sevdiğin bir başarı hikayesine dönüşmüştür.